22 Eylül 2011 Perşembe

1. Bölüm

İlk bölümdeki göndermelerle başlıyoruz. Haydi bismillah! 

Mecnun Leyla ile beşik kertmesi olduğunu, kaderlerinin bir yazıldığını öğrendiği sahnenin başında bir de tüp bebek olduğunu öğreniyordu. Önce arkadaşların hazırladığı videoyu izleyelim, o sahneyi bir hatırlayalım, sonra buradaki göndermeyi ekranlarınıza getirelim:


Ana haber bülteni üslubuyla girdik, ama inanın neden, ben de bilmiyorum. Neyse, işte buradaki espride şair Serkan Altuniğne'nin şu karikatürüne gönderme yapıyor:



Mecnun oğlanın Ferdi Tayfur'un Seherin Vaktinde isimli filminde anasını sırtında taşırken sevgilisi Necla Nazır'ı serap olarak gördüğü sahneye ve muhtelif Ferdi Tayfur filmlerindeki çöl sahnelerine selam çaktığı rüya sahnesinde, Aksakallı Dede ile ilk karşılaşmasında, dedemizin söylediği 4,8,15,16,23,42 sayıları, meşhur dizi Lost'un başından sonuna orda burda karşımıza çıkan gizemli sayılardı. Bunu söylemeye ne gerek var demeyesiniz yabancıdizilerinhastasıyımgençliği, because Lost'tan bir sahne bile izlememiş ve Leyla ile Mecnun izleyicisi olan bir taife var. Onlar da tabi ki bizim velinimetimizdir. Bizi mapushaneden takip eden Baba Hasan'a da selam ve hürmetlerimi iletmek isterim.

                                      http://www.youtube.com/watch?v=01WfkDh4Ag4#t=0h35m37s



Mecnun'un Leyla ile tanışma için Dede'den tavsiye aldığı sahnede, Leyla'nın kafede okuduğu kitap yönetmen Onur Ünlü'nün dostu Murat Menteş'in romanı Dublörün Dilemması. Romanın kapağındaki 3 elemandan sağda olanı da (sahne mantığıyla düşün!) sevgili yönetmenimiz Onur Ünlü. Bu arada Onur Ünlü'nün bu duruşuyla ilgili çıkan bazı asılsız iddiaları da düzeltmek isteriz. Neymiş, Onur Ünlü namaz kılmayı bilmiyormuş da, namazda kıyam sırasında sağ el sol elin üstüne gelmesi gerekirmiş de, bilmem ne! Yav arkadaş o fotoğraf orjinal değil ki. Orjinalinde Onur Ünlü yine sahne mantığına göre solda. Fotoğrafı mirror filan ettilerse, öyle oldu demekki. Ama silah sol elde, diye yükselen itirazları duyuyorum (daha yazıyı yayınlamadan itiraz geliyor, bu nedir yaa!) elbette biz de biliyoruz hazretin ssolak olmadığını, demek ki neymiş, tabancayı iki elle bile kullanabiliyormuş. Hatta söylenenlere göre elleri salabiliyormuş bile!





Ezel'in Ramiz Dayı'sı varsa,

bizim de Aksakallı Dede'miz var.



'Otomatik Portakal'lı sahnede Stanley Kubrick'in bu isimle güzel ve yalnız Türkçe'mize çevirilen filmine atıf yapılıyor.




Son olarak da hayranı olduğumuz sahilde uzaktan konuşma sahneleri ve ilk bölümün sonundaki benzinle kainatı yakmalı sahne hakkında Ali Atay röportajından parçaları şirketimizin son hizmeti olarak huzurlarınıza sunuyoruz:





Eveeet, ilk bölümdeki göndermelerin sonuna geldik. İlk bölüm olması hasebiyle gönderme sayısı az olabilir, ileriki bölümlerde epey bir artma olacak tabi. 
E o zaman bize müsade. Kaçtık o zaman biz. Öptük baay!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder